24 Kasım 2016 Perşembe

Zaman

Zamanlarım ölüyor içimde. Yuttuğum zamanı öğütemiyorum. Alelacele yutuyorum çiğnemeden.
Ne zamandan anlıyorum ne zamansızlıktan. İkisi de benim değil. Sanki bana kalan ; bana kalma umuduyla güzelmiş
gibi. Umuttan cıkıp bana kaldığı zaman kırılıyor zaman. Kıymetlendirmeye çalıştıkça kıymetini yitiriyor zaman. Benim
ki insan ukalalığı ; kıymetini bilmek yerine kıymetlendirmeye çalışmak. Onun zaten hali hazırda bir kıymeti, bir eylemi
veyahut bir dinginliği var. Senin üzerine derme çatma bir şeyler katmanla gecekondulaşıyor zaman.

Zihnindeki tasvirin ne ise; onu üzerine ekleyebileceğin bir yapı değil sanki. Rüyanın farkına vardığında uyanırsın ya,
veya bir korna sesiyle kurduğun hayale yabancılaşırsın, tam da böyle bir şey zaman algısı. Fark edince ölüyor gibi
geliyor. İnsanın yaşlanmaları , çizgileri bu sebepten sanki  ;öldürdükleri zamanlardan . Her zaman, onda bir iz bırakmış
Sabıkaları yüzünden okunuyor hepimizin.

Planlar yapıyoruz o ,şu,bu zamana. Yükümlülükler veriyoruz. Bir ay sonra ,bir gün sonra , beş yıl sonra nerede olmak istediğimizi diretiyoruz. Biletler alıyoruz ucuz. Tatiller yapıyoruz ucuz. Heyecanlarımız haline geliyor ucuz. Kalplerimiz
çarpıyor ucuz. O yüzdendir ki pahasını bildiğimiz için, fatura kesiyoruz her zamana. Sonra nedenlerle de zaman öldürüyoruz.
O ucuz değil. En pahalısı da nedenlerle öldürdüğümüz zaman. Kimin böyle bir lüksü olmuş bilmiyorum. Benım olmadı.
Tarihe baktığımda da mitoloji dışında lüksü olan varlıklar görmedim. Devletin malı deniz algısıyla , senin olma-
yan ile övünerek  daha da fakirleşiyoruz. Sen'in senin olması yetmiyor sana. Zaman, mekan, yaşam hatta ölüm bile
senin olsun istiyorsun-uz. Her şey olma tedirginliğiyle hiç bir şey olamıyorsun desem, yine biraz zaman öldürünce
sabıkalarına biraz kat ekleyeceksin. Bilirim. Ya da tahmin edebilirim .

İnsan başkaları ve zamanlarla ilgili büyük uğraşlarda. Kelimeleri telaffuz kazandığı vakit itibariyle bir uğraşa düşüyor. Hep ecek -acak'larla -mış miş'leri maç yaptırıyor.Hep planlarla olmamışlıkları bileyliyor birbirine. Bunların için
bir ton taraftar buluyor kendine. O güzelim şu an'ı da hakem olarak kullanıyor karşılaşmada. Başlıyor holigarşi. Kendi
yaratıyor şiddetini. Hiç onun olmayan- onun dahil olamadıklarıyla. Kavgalar, bir sürü hayatına girenleri yaralamalar,
yaralanma korkusundan gözünü kapatıp küfür kıyamet koca bıçaklarla dalmalar...Hakikaten de vücudunda yersiz
aksiyonlara vesile olan kan, gövdeyi götürüyor. Oradan oraya...

Boşuna bu kadar yorgunluk, kırgınlık, ölüm, kalım, sevmeyiş, sevişmek zannediş, bu yanıldıklarımız boşuma.
Bir anlık gülümsemenden başka , bir anlık heyecandan başka bir matematiği yok bu sürecin.
İster modern insan ukalıklarını giyin üstüne, ister " hoyot o kodor do koloy dogol"   de. İstediğin katil ukalalığı
yaparsan yap ;
 seni beni bizi tatmin edecek iki biçim var biri an biri sen,ben. Şu an'ın ötesinde kullanabileceğin bir sihri , ve bu sihri
gerçekleştirecek olan bir senden  başka hokkabazı yok bu hayatın.