18 Nisan 2018 Çarşamba

Dinlemek.

Dinlemek izlemekten daha niteliklidir. Dinlerken kelimelerin, tonlamaların zihninde yarattığı resimlerde, sahnelerde emsalsiz bir derinliğin vardır. İstediğin yere gidebilir,  istediğin an geri dönebilirsin. Bilinir bir kurgucusu yoktur zihninin,her şey anda gelişir. Bir ön hazırlığı,prodüksiyonu yoktur, olası kurmaları milisaniyede yapar zihin. Oradan oraya,  Pekin'den Hakkari'ye anında gidebilir zihin. Hiç bir bilet kesme hali olmaksızın...Vergisiz uçabilir. 

Melodileri dinlemeye başladığı zaman hele ki ; lisansız diyarlara düşebilir, bilmediği bir bitkiyi görebilir zihin. Derinlerinde olup da yüzüne çıkarmadığı renklerinde rüşdünü ispatlayabilir. Her tuşe sesinde başka bir gönüle düşüp başka aşkları da keşfedebilir zihin. 

Bir ezgide yalnızlığı yitirebilir. En kalabalık zamanlarında, etrafın dolu dolu olduğu zamanlarda bulamadığını yalın bir ezgide bulabilir zihin. Yalnızlığına derman olan bir dost olabilir. Ya da yalnızlığını kırmadan, sana arkanda biri olduğu hissiyatının verdiği güvenle de yalnız bırakabilir...

Dünyanın en büyük lükslerindendir seçilmiş yalnızlık. Her şeyin var olduğu bilip onun taa derinlerdeki garip bir yoğunluğuyla sadeleşmeyi seçmek. Kalabalığın, sen onlarla yoğrulmasan dahi var olduğu bilip, kendi içindeki kalabalıkla hallaç pamuğu olmaya gitmek. Sevdiklerin olmasına rağmen kendini seçmek, insanlara seni sevmesi için yeni nedenler bulmaya gitmek içsel madeninde. 

Hayali arkadaş değil de hayale arkadaş gibidir yanındaki ezgi. Bir seste bulursun türlü yaşanmışlıkları, Odaklanma ilgilenme sorunun da olmaz izlemek gibi. Onu dinler kendini seyir edersin. Bakma samimiyetsizliğinden öte duyma candanlığına terfi edersin. Birini , bir nesneyi duydun mu işte o zaman tanış olursun onunla. Kalıbı olmayan nüansları, tarifi olmayan anlatımları varsa  içinde, hissiyatı var kelimesi yok ise değme keyfine...

Hem nedir bu izleme çılgınlığı?
Her şeye bakmak, her şeyi takip etmek?
"Göz görmeyince " ile başlayan  deyişler?
Baktığını görebiliyor musun sen?
O kadar safiyane misin de kendinden öte görebiliyorsun? 
Bir şeyi duymadan daha? 
Başarabiliyor musun bunu? 
Gözünün önünde olsun istiyorsun her şey ama zihnin içinde olmasına gerek yok mu diyorsun? 
Azıcık aşım ağrısız başım mı diyorsun?
Gözünün önündekini görüyor musun peki? 
Yoksa başkaları da görsün diye mi gözünün önünde tutuyorsun? 
Başkaları da başkaları için mi izliyor? 
Peki herkes başkasının yerine izliyorsa kim kendi için yaşıyor?
Kim kendi gördüğünü sırtına yüklenip devam ediyor? 
Çoğu insan gördüğü şeyi bir diğerine satmıyor mu? 
Farkında mı insanlar yaşamının aidiyetini nelere heba ettiklerini? 

Velhasıl kelam dinlemek izlemekten daha güzeldir. Daha sana dairdir. Yüzyıllar önce yaşamış bir olaya bir melodide vakıf olabilirsin. Bir nağmede kalbin çarpabilir. Bir hayale derman olabilir bir yaylı. Dinlediğinin yanına okumayı da ekledin mi bulmacasını çözüyorsun bu yolculuğun. Dehlizlerini görüp ,tepelerinde koşabiliyorsun hayat telaşının. Okumanın da güzelliğini tadıyorsun. Çünkü okumak da kendini dinlemektir...