14 Kasım 2017 Salı

Meğer

Biliyorum oradasın. Ben her nereye gidersem gideyim, sen gittiğim yerin orasındasın. Benimle gelmiyorsun kabul! Ama gidince,biri yere oturuyorum biraz soluklanıyorum, kahvemi alıyorum elime. Kokusu geliyor burnuma, önce kokusunu içiyorum, sonra dilime değiyor çekilenlerin sulandırılmış hali, bir nefes veriyorum. O sırada kahvemi geri koyarken masaya, bakıyorum oradasın. Hangimiz önce geldi onu da bilmiyorum. Diyemem ki beni takip ediyorsun. Ben de etmem ya! İkimiz de seyrimizdeyiz. Kimseye diyecek lafım yok ama bildiğimi de sakınamam ben. Bazı zamanlar hızlı hızlı yürüyorum ki hızlı yürüdüm mü yürürüm hani! İnsanları es geçe geçe, sanki onlar yokmuşcasına yürürüm. Bazı anlar olur, ben yürürken biri bana çarpar. Ama benim "iyi misiniz? "diyesim bile olmadığından yürümeye devam ederim. Mümkün değilken benim hızıma yetişmen sen ışıklarda çoktan bekliyor olursun. Bazı zamanlar diyorum ki durmayayım geçeyim karşıya ki bitsin bu ; bir korna sesi haklı küfredince - ki genelde haksız küfrederler- bu yaşıma kadar öğrendiğim toplum kuralları durduruyor beni. Yere bakıyorum göz göze gelmeyeyim diye. Ama içim geçiyor sanki önümden arabalar değil. Kaldırıyorum kafamı. Selam versem sana, deli derler! Vermesem kendime delirme derim. Her biçimde deliye düşüyor zihnim. Ben mi desem beriki mi bilmiyorum. "Ben deli değilim" diyesim geliyor...Hiç dediniz mi kendinize "Ben deli değilim" diye? Kaçınız inandı? Akabinde ohh be 'ye düştünüz mü? Yoksa bu sorgu daha da ileri mi götürdü sizi?  Akıllının akıllı dediği ,delinin deli dediğidir, lafı vuruyor yüzüme....Hala yeşil yanmadı. Ve sen şehir planlamaya inat duruyorsun karşımda. İnadın bir bana değil diye avutuyorum kendimi...
Biliyorum bir bana.

Beraber yaşlanmaktan kastım bu değil idi. Benim bariz bir şekilde seni görme halim bizi beraber kılmıyor. Hayatı paylaşmaktan kastım yalnızlığımda kendi kendimle konuşmak olsun istemedim. Bu evvel ki hayatıma da ayıp etmişim hissiyatı veriyor bana. En azından kendimle konuşuyordum o sıralar ve kendim kendimin bir yerde olduğuna şaşırmıyordum haliyle. Ama bu diğer ruh hali manasız. Mana! Hep aradığımız... Amma velakin onu ararken bir başkasına tosladığımız , toslayınca da kafa da yıldızlar, karşında gördüğün filan derken aradığımızı unuttuğumuz şey ; mana. 
Mesela öyle coğrafyalara gittim ama göremedim ben o manayı. Dedim ki gitmek ile kaçmak arasında fark var ben durayım. Bir süre durdum ,yine göremedim ben o manayı. Seni gördüm. Beni gördüm. Bilinaçltım manayı aramaya devam etti anlaşılan, Bazı geceler rüya görürken manayı gördüm sandım. Koştum tam yakalayacam  tutacam omzundan çevirecem yüzünü "Bana bak! "diyecem. Tam uzanıyorum. Yakaladım yakalayacam; sıçrayarak uyanıyorum. Seni de uykundan ediyorum. Sen bana kabus mu gördün diyorsun bilmiyorsun ki mana var ki insan hayatında kabus yanında pazar akşamı sineması kalır...

Bakıyorum güne. Aydınlansın diye bir an önce. O zaman uyanıklığım göze batmaz kaybolurum diğer döngüye hizmet edenlerin arasında. Günaydın diyor biri ; sanki aydınlığın saatlerle alakası varmış gibi. Bakıyorum sağa sola, ağaca gidiyorum , ağaçların arasından gökyüzüne bakıyorum tek gözümü kapatarak. O zaman binaları görmüyorum etrafında. Tek gözümü kapatamadığım o kadar gerçek var ki hayatta...

Anlıyorum ki bakacak daha güzel bir şeyim yok. Hatırına serilip uyumak telaşım var. Kaçar gibi yürüyüşler yordu beni. Ellerinle yıkamak istiyorum yüzümü. Sabahın haberini sana vermek , seni görmek için gözümü kapatmamak, beni sevişinde kendimi sevmek istiyormuşum meğer. 

11 Kasım 2017 Cumartesi

Esinti

Senin hikayeni yazmak istedim. Tasvirler geldi aklıma. Güzel kelimelerim vardı, okurken mutlu olurduk. 
Belki gülümserdin. 

İstedim.

Dokunduklarını , sustuklarını yazayım istedim. Baktım ki istemek yetmez olmuş. Baktım ki  benim güzel kelimelerim yazılınca kayboldu kağıtta, zihnimde durduğu gibi durmadı. Tasvirlerim labirent gibi geldi bana, hikayemi kolaylamadı. Çıkamadım işin içinden...

Durdum.

Bir süre kendime baktım. Ellerime baktım. Yüzümü hatırlamaya çalıştım. Ellerim zamanda asılı kalmış gibiydi. Her şey altından kayan bir çift gölge. 

Ben de seni anmak istedim. Sadece anmak. Kağıtta iz bırakmadan. Kanmadan mürekkep oyununa, demeden hiçbir şey sessizce seni yaşamak istedim. 

Önümde silüetin, susmak istedim.

Güzeli sana yapıştırmak değil, sende ki güzeli bulmak istedim. O sıra seni anlatmak değil görmek istedim. 

Dil düştü gözümden , pek bir hayrını görmedim,
Kalp vurdu derinden de zamanın yelkovanını kırsın istemedim.