30 Haziran 2020 Salı

Duvar



Bir duvarım var ki, arkası derya deniz.
Gel gör ki ben örmedim o duvarı.
O kadar süre bakmışım ki o duvara,
-Her halde boğulmamak için-
Zihnim kabul ettirmiş duvarların içini odam diye, kalmışım içinde...
Halbuki arkası derya
Halbuki arkası deniz
Arkası orman
Arkası ormanın içi
Arkası güneş
Arkası bulut
Arkası göl
Arkası tepe
Arkası yarın...

Fakat ben sadece bir tarafına bakmışım duvarın.
Duvarımın sıvası bozulmuş, benim dünyam bozulmuş,
Düzeltmişler, para karşılığında.
Para, benim duvarımı bana şık göstermeye yarıyormuş meğerse
Para, duvarıma kadarmış.
Arkası derya...

Duvarımın arkasında boğuldum desem yalan olur
Ki bu yaşıma kadar gelmişim ölmeden.
Ama kaşınmışım bir kere huzurum kaçmış.
Eşe dosta sordum; 
Rutubet olur bu eski odalarda, boyarsın bir şeyi kalmaz dediler.
Ben sıkıldıkça boyamışım içi nemli duvarlarımı.
El yordamıyla.

Astar bile çekmişim hasarımın üstüne, 
Duymuşum bir yalancı ustadan "Daha uzun süre idare eder" diye. 
-İdare lafına takılmamışım- 
Öyle ki, astar çektim diye kendimi tatmin hissetmişim
Sonra bir kat boya vurmuşum, hafif fırça izleri kalmış
İkinci katı da vurunca çok şık görünmüş duvarım
Ama el yordamıyla...

Elin yordamına ihtiyaç duyuyorsa bu duvar? 
El atmadıkça zamana yeniliyorsa?
Rengini, dışarıdan alınan bir şeyden buluyorsa bu duvar... 
Doğal değil! 


Zamana bıraktığım onca şey geldi aklıma. 
Laf...
Bıraktığı zamana direnen insan aynalarımı gördüm duvarımda.
Hava alsa eriyip gidicek kaygıları büst yapan diğer benler gördüm. 
Çivi çakmasan görmeyeceğin kaşı çatık tablolar...
El atmasam, kendi belini doğrultamayacak zorluklar gördüm.


Elimde çekiç. 
Elimde her bir ihtiyacım.
Elimde gönlüm.  
Oysa bir yıksam duvarımı arkası derya deniz...
Arkası sevdiğim...