19 Ekim 2020 Pazartesi

Gibi

Nihayetine varmadı niyetlerim,
Dilekler sanki kumara düşmüş bir kaç iyi an ama hep kasa kazanmış. 
Benim gariban niyetler don atlet evde,
Sabrın sonu selamet rivayeti gibi.

Bir zaman sokmuşlar eşekliğimin aklına karpuz kabuklarını,
Ötesi benim temiz sabahlarımın aymazlığı...
Birinin bana sarılmasından vazgeçtim,
Zilim bile yanlışlıkla çalmasın istiyorum
Günaydın rivayet gibi.

Yarın, cennet vaadi adeta
Göreni duyanı yok ama biri demiş gitmiş. 
Aksini iddia etmeye içim el vermiyor,
Elim de, kalan son şeyini tüketmek istemiyor, 
İçim ve elim mıh gibi yapışmışlar birbirlerine.
O sırada umut rivayet gibi.


Kabullerimi annem nereye kaldırmış bulamıyorum
Seçimlerimi dağınık bıraktığımdan kimseye de carlayamıyorum,
Ortada bıraktım nihayetinde. 
Ve senin bıraktığını illa ki biri alır. 
Bırakmanı bile kabul edemezsin.
Huzur bir hayli rivayet gibi.

Ve onca olan olmazlığın arasında 
Kendimi bazen peynire giderken sıkışan fare gibi hissediyorum.
Benim günahım yok ki, sen gelip benim üstüme diktin evini, 
Bir de üstüne açlığımla oynayıp beni benden ediyorsun. 
İnsanlık bir bakıma rivayet gibi...







12 Ağustos 2020 Çarşamba

Bilirdim. 
Eskiden... 
Bir çok şeyi, uçanı kaçanı, kim kolpa kim sağlamı,
Ne iş yapılır ne iş yapılmazı, ne sevilir ne sevilmezi. 
Hepsini sıralardım bir bir.  
Bilirdim şahı, şahbazı, köye düşmüş kurnazı,
hafızı ya da hırsızı. 
Gözünden tanırdım hayırsızı... 
Dostu da, kardeşimi de, özü de bilirdim sözü de.

Bir sabah unuttum hepsini. 
Bir sabah, götürdü bütün bildiklerimi. 
Güneş vurdu yüzüme kamaştı gözüm, ben gölgeye geçene kadar kaçmış gitmiş bütün bildiğim. 

İki kelam edeyim dedim gidenin arkasından, beylik laflarım da kalmamış. 
Atıl kalmış bildiklerim. 
Bildiklerim yenilmiş zamana... 
On dönüm bostanı olan Osmanlar gibiymiş doğrularım, 
Eğrilerimin başı daha dik kalmış- ki hiç böyle bir dertleri yok iken-. 

Bildiğim ölmeme yetmemiş. 
Uyandırmış beni bir sabah bilmediklerim. 


Neyi bilmediğimi de bilmiyorum şimdi. 
Neyi bildiğimi zaten... 

Bütün hatırları tek tek saymışım, 
Bütün yorduklarıma bir bardak su vermişim, 
Bütün kızdıklarıma ağlamışım, 
Bütün sevdiklerimi;
Sevmeyi...
Sevmeyi de bilirdim eskiden. 
Şimdi gelse keşke sevmek,
Otursa, onunla da meşk etsem, 
Vardıysa bir görmediğim onu bana dese. 
Değse kalbime, yaşadığıma değse...
 
Bu sefer de bana öğretse, 
Hayatta bir şeyin bilinmeyeceğini, 
Ön görünün yılbaşı çekilişi olduğunu,
Dalgayı, suyun taşıdığı nice heyecanı, 
Rüzgarın, teknolojiden daha hızlı seyrettiğini, 
Coşkunun insana gün içinde yüz dört bin kez uğradığı,
Bütün meraklarını göğsüne sorman gerektiğini...

Eskiden sandığım her şeyi bilirdim, 
Ama sandıklarım da eskimiş. 
Şimdi ise her şeyi yeniden seyrediyorum, 
İnsanları yeniden dinliyorum, 
Reddettiklerime koşup koşup sarılıyorum, 
Sustuklarımı bağırıyor,
Durduklarımı yaşıyorum...

Niyetim kalbin durana dek atması,
Benim de bu durumun ne kadar muhteşem olduğunu unutmamam...
Tüm sevgilere selam olsun. 
















30 Haziran 2020 Salı

Duvar



Bir duvarım var ki, arkası derya deniz.
Gel gör ki ben örmedim o duvarı.
O kadar süre bakmışım ki o duvara,
-Her halde boğulmamak için-
Zihnim kabul ettirmiş duvarların içini odam diye, kalmışım içinde...
Halbuki arkası derya
Halbuki arkası deniz
Arkası orman
Arkası ormanın içi
Arkası güneş
Arkası bulut
Arkası göl
Arkası tepe
Arkası yarın...

Fakat ben sadece bir tarafına bakmışım duvarın.
Duvarımın sıvası bozulmuş, benim dünyam bozulmuş,
Düzeltmişler, para karşılığında.
Para, benim duvarımı bana şık göstermeye yarıyormuş meğerse
Para, duvarıma kadarmış.
Arkası derya...

Duvarımın arkasında boğuldum desem yalan olur
Ki bu yaşıma kadar gelmişim ölmeden.
Ama kaşınmışım bir kere huzurum kaçmış.
Eşe dosta sordum; 
Rutubet olur bu eski odalarda, boyarsın bir şeyi kalmaz dediler.
Ben sıkıldıkça boyamışım içi nemli duvarlarımı.
El yordamıyla.

Astar bile çekmişim hasarımın üstüne, 
Duymuşum bir yalancı ustadan "Daha uzun süre idare eder" diye. 
-İdare lafına takılmamışım- 
Öyle ki, astar çektim diye kendimi tatmin hissetmişim
Sonra bir kat boya vurmuşum, hafif fırça izleri kalmış
İkinci katı da vurunca çok şık görünmüş duvarım
Ama el yordamıyla...

Elin yordamına ihtiyaç duyuyorsa bu duvar? 
El atmadıkça zamana yeniliyorsa?
Rengini, dışarıdan alınan bir şeyden buluyorsa bu duvar... 
Doğal değil! 


Zamana bıraktığım onca şey geldi aklıma. 
Laf...
Bıraktığı zamana direnen insan aynalarımı gördüm duvarımda.
Hava alsa eriyip gidicek kaygıları büst yapan diğer benler gördüm. 
Çivi çakmasan görmeyeceğin kaşı çatık tablolar...
El atmasam, kendi belini doğrultamayacak zorluklar gördüm.


Elimde çekiç. 
Elimde her bir ihtiyacım.
Elimde gönlüm.  
Oysa bir yıksam duvarımı arkası derya deniz...
Arkası sevdiğim...










28 Mart 2020 Cumartesi

Kim?

 Kapımı çalan kim? 
İzimi kaybettirmiştim ben. 
O kadar hızlı, öyle iyi kaçmıştım ki! 
Tam bir artist gibi. 

Kim biliyor ki benim burada saklandığımı? 
Ben kimseye haber vermedim, 
Sırf üzülmesinler diye ailemden bile sakladım. 
Pencereden bakmışımdır en fazla lakin onda da yüzüm seçilemez,
İki gram gökyüzü görmek istedim epi topu. 

Eşi dostu idare edebildim sanıyorum,
Hem onlar kapımı çalmaz, bilirler ki açmam. 
Habersiz gelmez hiç bir arkadaşım. 
Beni telaşlandıracak bir şey yapmazlar...

Belki artık beni sevmeyen biri? 
Ben paniğe kapılayım istiyor ha?
Belki böyle intikam alıyordur, beni kaygılandırarak?

Ama ben kimseyi üzmedim...
Öyle ki sürekli kendimi kırdım kimseye bir şey demeyeyim diye. 
Öyle ki kendime kızdım kimseye kızmaya hakkım yok diye. 
Bazen kendimi erteledim, başkasının işi çözülsün istedim.
Kazandığımı bile bölüştüm, başkası zor durumda kalmasın... 
Kendimi kısıtladım hatta, sevilmeye layık değilimdir diye düşündüm.
Zamanlarımı harcadım, sanki bana kalan ziyan gibi.
Hayallerimi rafa kaldırdım, başkasının gözünde göreyim istedim
Bir sözümü verdim, başkasına lazım olur diye, 
Dizlerimi acıttım belki bazı bazı, ama birinin dizi kanamasın istedim.
Dik oturmadığıma bakma sen, istersem dik durabilirim. 
Durabilirdim yani evvelde,
Laf aramızda genetik galiba... 
Ben dik oturduğumda garip hissediyorum. 
Ama sevdiğim insanları uyarırdım biliyor musun? 
Dik otur, güzel düşün, kendi kıymetini bil...

Kapımı çalan kim peki? 
Onca iyiliğe rağmen! 
Kim rahatsız etmek istiyor beni! 
Kim uyandırmak istiyor! 

" Kim o?" dedim, kulağımı kapıya yaslayarak.
" Kim o?" dedi...



5 Şubat 2020 Çarşamba

Bir Kitap Olayım



Çok isterdim bir kitap olayım...
Senin baş ucunda.

En kendin olduğun zamanlarda eline aldığın
İnsanlardan uzaklaşmak istediğinde bana dokunduğun.
Duymak istediğin zaman kelimelerime daldığın.

Bazen denizin sesi eşlik etse bana,
Bazen umudun.
Bazı zamanlar uykuya dalarken okusan beni
Düşürsen elinden.
Yorganın eşlik etse bana...

Bazı bazı da gülümsesen okuduğun dertlerime,
Kafanı kaldırsan benden gökyüzüne
Bir iç çeksen,
Yanakların hissetse her bir katını gülümseyişinin...

Bir mavi görsen uçsuz bucaksız, aralarında beyaz durakları olan.
O duraklar olsam ben de, merakla okuduğun.

Bazı günler yanında götürsen beni.
Kahvenin yanında beni okusan
Ben kokusunu alsam o çekirdeğin.
Geldiği ormanı duysam
Oradaki hayatları, yağmurları, rüzgarları...

Ben de senden başka bir coğrafya öğrensem.

Belki bir tiyatro oyununa götürürsün beni
Yahut bir sinema filmine, kitaptan uyarlanmış.
Belki insanların film izlerken neden mısır yediğini anlatırsın bana...

Beni hiç bilmediğim dallarıyla tanıştırırsın hayatın.
Önce zorlansam da, sonra alışırım senin güveninden korkmam.
Ben yazılmışım zaten, yargım yok. 
Bir yırtılırım, belki parçalanırım, veyahut yanarım diye telaşım var.
O kadar. 

Ama demir değilim ki ben de, yanmayı kabul ettiğimden geldim
onca yolu kendi ağacımdan...

Çok isterdim, senin başucunda...







7 Ocak 2020 Salı

Aynı

Aynıydık. 
Biz aynı. 
Yalnızlığımızın sebebi ayrı da 
Hırçınlığı aynı.

Senin kaçtığın aynı
Benim korktuğum.


Vicdanımız da aynı
Durduğumuz da.

Senin sustuğun aynı
Benim konuştuğum.

Gözündeki öfke aynı,
Aynı benim geçmişim

Senin uyuduğun aynı 
Benim uyandığım.
Rutubetimiz bile aynı 
Yaşlı duvarlarımız
Boyası güzel içi çürümüş.

Geçtiğimiz de aynı 
Zamanları değişik vazlarımızın. 

Düşüncelerimiz bile aynı biz bizeyken
Kelimesizliği aynı  değerimizin

İmdatların suskunluğu bile 
Ağlamayanın açlığı bile aynı 
Feryat figan ağlayanın bilaçlığı 

Özlemlerimiz bile aynı 
Senin olana benim olduramadığıma.

Senin kalma sebebin aynı
Benim kalamama sebebim
Senin sevdiğin yer 
Benim bittiğim...