22 Mart 2017 Çarşamba

Heyecan.

Ben son heyecanlandığımda içimde koca  bir şehir sendeledi. Kalbi ağrıdı birkaç kişinin. Sevgilerin kıymeti arşa erdi. Öfkelerin vasatlığı ayyuka çıktı. İnsanlar oradan oraya da koşmadı , durdu öylesine. Oldukları yerde. Sadeleştiler benim son heyecanımda. Kıyafetlerini çıkardılar, markasızlardı. Kaliteli ya da kalitesizi yoktu, gözleri vardı. 

Kalite ne idi ki? Kalite başkasının başka bir şey hakkında yargısından başka bir şey değildi  ;bir kaç yıkamada deforme olan.Telaşları yoktu benim heyecanlandığım zamanların. Çoşkuları vardı içlerinde çağıl çağıl kahkahalarla... Karnı ağrırdı insanların ama söylemediklerinden değil güldüklerinden. 

Son heyecanlandığımda burnum kırılmıştı. Korumadım burnumu. Sadece onu değil vücudumun hiç bir yerini korumazdım. Karşımdaki ne kadar heyecansız ise bakmadan kırdı burnumu. İstirahat verdi doktor. Heyecanın fazla dedi. Oturdum bir süre... Arkadaşlarımla ne kadar mutlu olduğumu o zaman anladım! Her güldüğümde , şelaleye her atladığımda acıyor canım, o kadar çok gülüyordum ki ; hem ağlıyor , hem gülüyordum burnumun acısından... İyileşince burnum, acıyı unutunca insan güldüğünü de yitiriyor zaman içerisinde... 

Ben son heyecanlandığımda meşk etmenin hatırı vardı. Mühimdi güzel bir yemek yemek. Sazların sözlerin merasimi pencereden baktırır, konu komşu birleştirirdi. Örütbağından değil gönül bağından geçerdi geceler. Ara gelsinler değil ara ki bulasınlar hazzı da iyiydi. Yorardı ama heyecan bu ; ne kadar çok vurdurursan kalbi o kadar az ekleme ile çalışırdı. Sıkıştığında iten , bir el atan olurdu. Şimdiler de arıyorsun, gelip servise götürüyorlar, eline de oyalan diye bir şeyler veriyorlar...Sen de kendini mühim zannediyorsun...


Ben son heyecanlığımda keçi boynuzu ağacının kokusunda pencereye bakıyordum, bir ışığın titremesinde hayale düşüyordum... Bir gemiye yol olup, bir kayaya dost oluyordum. Sokaklar vardı karış karış, hangisinde ne var bilirdim. Binaların arasında ki boşlukları, hangi bahçenin köpekli olduğunu, hangi bahçenin "Dikkat Köpek Var" tabelasına düştüğünü...
Yeni dünya ağacının tozlanan bir dalında bıraktım galiba heyecanımı, ekşi ama meraklı suratımı büyüttüm.Ne ara bilmem. Tozu yapıştı ağacın yüzüme, sakal oldu bana. Ben ağacın dalında adam oluverdim. O yüzden betonda büyüklük yapmak bana çok vasat geliyor. Ben beyaz pantolonlarımı hep yeşile sürttüm. Bazen annemin bilmediği lekeler olurdu pantolonumda , söylenmezdi oturur düşünürdük neden bu kavgalar diye...İnsanlar tatlı ya bağlardı kavgalarını biz sofraya.

Ben son heyecanlandığımda kalbi atardı insanların. Her mahallenin bir delisi vardı. Mahalle vardı ben son heyecanlandığımda...
Şimdileri bahsetmek istemiyorum. İçi geçmiş posasız dertlerden, kıçını görüp yara zanneden kedilerden, gönülsüz vermelerden ya da kendini anlamadan daha 'insanları anlamalardan' , başkalaştığımız için kaybettiğim heyecanlarımızdan ne kadar özür dilesek az! O da kabul etmez ''Buna harcayacağanız zamanı koşarak harcasaydınız '' der. 
Sever beni heyecanım ; ben her ne kadar onu deniz kenarında bıraksam da...