25 Şubat 2018 Pazar

Kahve

Kahvemin hatırı yitti de demi kaldı ağzımda. Kokusuna hayran kaldığımın acısına varis'im.
Ummadığım bir sabah gibi. 
Ne olduğunu hatırlamadığım gece. 
Hasta yatağında geçirdiğim bir gün. 

Hepsi kahvem gibi. 

Kalbimin çarpıntısı, gözümün çapağı, günümün romantizmi , kitabın lüksü ve daha bir sürü şeyin propagandası.

Aslının sohbeti, alkolün düşürdüğü tufaların serzenişi, dünün yadı, yarının umudu, sevmenin sevişmesi , ahşabın çizgileri gibi. 

Yaşanmışlığın tasdiği gibi , bir öpüşün onlarca yıla sebat etmesi , kahvaltının üstü , perverliğin özü gibi, niyetin izinleri, söylevlerin sabahı, isteklerin ahpabı gibi...

Hayalin uzandığı bir nefes  veyahut beli ince tarzı hususi yoldaş gibi, Her yaşadığının nihayetinde sana verilen içinde sen olan bir kupa...Ödül gibi.

Aklın gittiği zaman şehvetlerde boğulur insan. Arar hazzı! Bulduğu da yetmez. Bünyen çığlık atar da duymazsın. Daha daha daha diye ölürken bir yudum aldın mı kendine gelmen gibi. Kalbin çığlıktan şarkı söylemeye düşmesi gibi. 

Melodilerin naifliğinde, kısa  bir iç çekişin uzun bir hayata bağlaması gibi. Ebediyetini sözlerden öte hissiyatlarla toprağa kök salması gibi..

Baştan sona tasvirlerimin kahve değil de sen olması gibi...

Sen gibi.