30 Mart 2021 Salı

Hastalık

  Hastalanmamaya çalışıyorum. Bunca koşunun arasında durmayı seçiyorum. Önceleri daha savruktum. Bir şeye inanmamayı seçmek daha uygun geliyordu. Her seferinde değişiyordu parametreler ve inanmamak istikrarı sağlanacak en kolay şey idi. Yormuyordu beni. İnsan, inanmamayı seçtiğini zannettiği bir çok anda bunun seçim değil de sığınmak olduğunu pek anlamaz. Benim farkı anlayışım erken oldu, hem de inanmamanın yakışıklılığına rağmen. Reddetmek yalnızdır. Yalnız gibi görünür daha çok, sürüyle inanmayan yalnız kalabalık vardır bir yandan. Zanneder ki insan, yaptığı şahsına münhasır.  Ben bu yakışıklı gençliğimi, şık reddedişlerimi inanma ile bir kenara bırakmaya başladım.  Kaykayımı bir kenara koyup yürüyerek büyümeye başladım. Sonrasında oturdum, dedim ki; " Ben bu duruma inanıyor muyum?" 

Demek inanıyorum dedim kendime, sorduğuma göre... İnanmışım. 


Başka bir yöne girdi zihnim hastalanmamak adına.  Sanki inanınca ihtimal artıyor gibi, farkındalığın gelişince bir sürü durum çarpıyor gözüne. Daha korunaklı ama daha kaygılı... İnanmanın zihinde yarattığı bir sürü varyasyon var. Hele ki benim gibi üreten, kurgu yetisi yüksek bir zihniniz varsa. Selam verip borçlu çıktığın bir zihin bu. O zihindir ki; leb demeden Çorum'un Nüfusuna kadar gider. Bol aksiyonlu az eylemli bir karışıklığın içindeyken bile olabildiğince hastalanmamaya çalıştım. 


Artık takip ediyordum rakamları, sayıları, ne kadar insanın etkilendiğini, kaçının ömrünün vefa etmediğini... Gördüğüm şeyler netti artık. Netlik ise insana garip bir ruh hali katıyor. İçine düştüğüm ihtimallerden hesaplayarak, hastalanmamak için her şeyi yapıyordum. Sadece kendimi değil çevremi de kontrol etmeye başladım. İnsan oğlu net olarak gördü bir kere, bir'in milyarlara tesir ettiğini. Yön verdiğini. 

Sayılar çokluk hissi veren ama her an yok olabilen bir varyasyon. İnsan sayılara fazlaca sığınır. güvenir. Çoktur, vardır vesaire... Ama sayılar dediğin şey göz açıp kapayıncaya kadar sözel bir hal alıp masal olabilir.  Bense bu rakamların hırçınlığında kendimi kontrol ederek hastalanmamaya çalışıyorum.

Bu dönemler çok fütursuz, hastalığın kaybı herkesin başına gelebiliyor. Hastalık yönetilemez bir şeymiş bunu da gördüm. İnsan hayatındaki her şey gibi hastalığa da sığınıyormuş. Ben henüz öyle bir evrede değilim, olanları kabul etsem de sığınmıyorum.  Ve  herhangi bir yere sığınmadım bu evrede hastalanmamaya çalışıyorum. İnsanların bu vurdumduymazlığı, birlik bilincinden uzaklığı, sizden bizdenciliği, benim dediğim doğruculuğu, kendini üst bir yerde görmesi... Bütün bu insanlara rağmen hastalanmamaya çalışıyorum. Bu duyguların peşine düşüp hastalanıp mutasyona uğrayan insanlar gördüm, birbirlerinin etlerini heba ettiklerini gördüm, günü kurtarmak için ömründen vazgeçtiğini gördüm. Bu çağın en büyük hastalığıydı bunlar...


Ben bütün bu gördüklerime, akıl tutulmalarına rağmen hastalanmamaya çalışıyorum. Kendimi, varlığımı koruyup çarkın içine girmemeye çalışıyorum. Çarkı kabul etmiyor değilim, evet böyle bir çark var.  Evet bu çarka dişli olmaya ihtiyaç duyan sürüyle insan da var.  Ben, insan vasfımı yaradana nankörlük etmemek adına bir dişli gibi geçirmek istemem. İnsan oluşumdan ve kabiliyetlerimden hoşnut olduğum için bunları doya doya kullanmak isterim ve dengim olana dengesiz bir ihtimam göstermem, göstersin de istemem...

Gün gelir bir gün beni bu hastalık vurur, veda ederim hayata... Orasını şimdiden bilemem. Niyetim ömrüm vefa ettiğince hastalanmadan devam edebilmek. Dünyada olan 8 milyara yakın insanla dünyamızı dolu dolu yaşamak, doğumdan gelen haddi bilmek, yaradana saygı duymak ve yaşatan doğaya minnetimi sunmak adına hastalanmamaya çalışıyorum.