24 Kasım 2015 Salı

Belki şurada bir yerde duygu vardır.

Duygusuzluktan hastalanıyoruz. Kimi gripler hissiyat eksikliğinden. Vücudun besin kaynağı bazen değişebiliyor. Biz bunu ön görmeyip basıyoruz mandalinayı limonu bünyeye. Ya da hapları kullanıyoruz. Vücudumuza tanımadık tamirciler davet ediyoruz. Sürekli bir tadilat hali. Bozuk yapılar gibi…
Görüp eleştirdiğimiz ne varsa şehir yaşamında bir bir üzerimize giyiyoruz. Gecekondulara söylenirken kendi çarpık kentleşmemize hiç kusur bulmuyoruz. İçimizdeki inşaların betonuna ,tuğlasına bakmadan ha babam ucuz iş gücüyle çalıştırıyoruz paralı ilişiklerimizi. Olmayışı başka bi olmamışlıkla örtüyoruz. Sonra bir araya geldiğimizde  “Yaşanmaz artık burda! “ demekten de geri kalmıyoruz.
Kendi içimizdeki oksijenimizi yitirip, ağaçlarımızı kesip bir bir kurutuyoruz fikirlerimizi. Kimi insanlar içindeki yeşilden vazgeçerken başka bir yeşile sarmalanıyor. Onunla geçiştiriyor nefessizliğini. Kimi ise kör kütük oluyor anason kuyusunda, kendi çalıp kendi söylüyor. Kuyuda sesi kendine döndükçe ,kendini kalabalığın içinde zannediyor.  Sustu mu korkuyor, konuştu mu kızıyor…Ne yaparsa kendine yapıyor.
Son kertede yıkım hekimlerine gelince birden kaplan kesilip kendimizin kıymetini biliyoruz bilmesine de kendi kurduğumuz dengesiz yapıları savunacak bir umut kalmıyor içimizde. İnanamadığımızdan savunamıyoruz da…

Bütün hastalıklarımız kendimizden.Duygusal eksikliklerimizi vücut başka türlü dışa atıyor.  Mevsimsel durumlar değil. Öyle ki mevsimlerde artık kendinde değil…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder