3 Aralık 2017 Pazar

Yalnızlığım...

Yalnızlığı mı soruyorsun bana? 
Bilir miyim diye? 
Bilmem... Ben kendimi bilemediğim gibi onu da bilmem. Kendim kadar benimdir o. Ona rağmen bilmem. Öylesine zaman harcamışımdır ki yalnızlığıma, öyle şık kafiyeler bulmuşum ki, öyle zamanlarım olmuş kendisiyle hayal bile edemediğim, umutlarımı ,kaygılarımı, korkularımı, arzularımı, egomu her bir şeyimi yanında dökmüşümdür. Yine de bilmem.

Hayatımın tek tanığıdır o. Yakın dostum vs. demeyeceğim. Dostluktan ötedir çünkü. Hayatımın neredeyse tamamını onunla geçirdim. Çocukluğumda oyunlar oynarken kalabalıktım , insan üstü güçlere sahip kahramandım ;  fakat yalnız. Oklavaları , tencere kapaklarını ancak yalnızlığımda türlü eşyalar gibi kullanıyordum. Ummadık biçimlere sokuyordum onları. Olağan dışı idi yalnızlığım. Olağan olan birileri ile olan halimi alttan almamı sağlıyordu yalnızlığım. Bazı zamanlar koca bir şair - ama heykelsiz- , bazı zamanlar bir taksici , bazı zamanlar hızlı bir motor sürücüsü , bazı zamanlar harika bir basketbol oyuncusu, bazı zamanlar ise sevdiğini kurtaran kahraman oluyordum. 
Biraz daha büyüdüm. Yalnızlığım bir yumruk yedi. Anlamadım ne olduğunu. Bütün yalnızlığım bir başka kişinin olmayışını yaşatmaya başladı. Hayallerim bir kişinin ihtimaline düşüverdi. Nasıl çıkacağımı da bilmiyordum bu hayal havuzundan. Yalnızlığım bile rahata alışmıştı. Türlü durumlardan birine sırt yaslamış, oturduğumuz yerden kendimizi eğliyor idik. Ne yalnızlığımı yaşar oldum, ne de biri(leri)yle olduğum zamanlarımı. Hepsi birbirine girmeye başladı. 

Zaman geçti. Ağlamaya başladım. Yalnız.Artık hayalini kurduğum süper güçlerim, hayranlık uyandıran şiirlerim, şarkılarım yoktu yalnızlığımda. Radyom vardı , kaset çalar vardı bir de yolluk elime ne geçerse. Artık yalnızlığımda dostlar aramaya başlamıştım. Dert ortağı deniyordu. Bir şarkı dostu, bir yıkık omurga oldu yalnızlığım. Bazı zamanlar şiddeti sevdim yalnızlığımda. Çocukluğumdaki olağan dışı  fantastik hallerim, bir kaç zaman sonra olağan dışılığını şiddetle tatmin ediyordu. Zararı yalnızlığımla karşılıyorduk. Kavga davamı haklı kılıyordu. Kalabalık sakinliğimi , aksi yalnızlığımla bütünleyip kendimi daha bir dünyayı anlamış hissediyordum. Halbuki...

Hayatımdaki zorunlulukları yalnızlığımla pekiştirmeye başladım sonra. Yalnız okuyordum. Yalnız çalışıyordum. Kalabalık ders çalışma hayalleri ağabeyimden miras kalmıştı. Ama her miras gibi bana kar etmedi. İnsanlar gündüz saatlerinde çalışırdı. Ben sabaha karşı kalkıp çalışırdım. Daha yalnızdı ortalık, sessiz. O sessizliğin içinde kaybolurdum. Ayılınca gün doğar ,düzenin getirilerine mecbur düşerdim. 

En sevdiğim saatlerdir hala sabaha karşı saatleri. Her gittiğim şehirde mutlaka tadına bakarım. Şehrin daha gerçek, dışarıda olan üç beş kişinin de daha kendinde, seslerin daha şahsına münhasır olduğu zamanlar bana hep daha çekici gelmiştir. Bir çoğumuzun korktuğu saatlerdir ki ; aslında kendimizden korkarız. Güç yoktur o saatlerde, şiddet dinmiştir, yalnızlık bir çoğunun suyunu sıkmıştır.

Sonraları yalnızlığım artık seçimim olmaktan çıktı. Odamdaki yalnızlığım bir şehir yalnızlığına büründü, Kalabalığımı büyük sofraları bırakıp, bir tabak sebze yemeğine düştüm. Yalnızlığımla sohbet ediyor onunla bolca zaman geçiriyordum. Bazı zamanlar onunla hayal kurmayı bırakıp sadece münakaşa ettiğimi farkına varsam da var olma biçimimiz değişti herhalde diye pek üzerinde durmuyordum.

Kalabalığım adeta bir maratona dönüşmüştü, konforlu kalabalıktan eser kalmamıştı. Her ne kadar tercih etmesem de eski zamanlarda konforluydu kalabalığım. Yalnızlıklarım benim seçimimdi. Şimdi ise başkalarının seçimlerinde anlamadığın kalabalıklar , yalnızlıklar yaşıyorsun. Yine de hatırı vardı yalnızlığımın, o adeta vahşileşmiş kalabalığın yanında hala en yakınım idi. Güzel vakitler geçiriyorduk yine de. 

Çocukluğum zamanları geldi aklıma. Onlara yolculuk yapmak istedim. Aldığım nefesin iyot kokusunu, ağaçların esintiyle öğleden sonralarımı candan edişini. Adı olgun olan dönemimden, çocukluğuma dönmek için kullandım yalnızlığımı. Zaman zaman toplumdan virüs de kaptığım oluyordu. Yalnızlığım bir zaman domuz hırsına düştü. Kafamın diki ile girdim. Yaban ama modern görünümlü bir insan olarak. Sonra bir yalnızlık halinde sese düştü hırsım. Utandım çocukluğumdan. Özüme baktım rengi dönmüş. Doğruca gecenin karanlığında denize koştum. Attım kendimi suya, karanlığa.Bütün bana ait olmayanları aldı benden gece denizi. Biraz üşüsem de kurulandım, geçti.Çocukluğumun hatırına atladım bisiklete gittim sanayi'ye. Bir tantuni attım. Çocuktum ve gelişme çağındaydım o sıra. O yüzden bir tane atmadım kabul. Bir kaç tane attım... 

Yalnızlığımı tekrar sevmeye başladım. Artık oklavalar,tencere kapakları olmasa da kelimelerle, metinlerle , melodilerle hayaller kurmaya başladım. Hayatıma girenler oldu, yalnızlığıma zaman zaman nefes aldırdılar. Bölüştük. Seviştik .Didiştik. Yalnızlığımla beraber kurduğumuz planlardan bahsettim o insanlara. Plan derken aklına kariyer / gelecek  planları vs gelmesin. Bir kaç an , bir kaç duygu merakından bahsediyorum. Öyle boş hikayeler yoktur benim hayalimde , gücümün ötesindeki şeyleri hayalime karıştırıp hayal gücümü zayıf hissettirmem. Kahramanlık oyunların üzerinden çok evreler geçti hayalimde. Yalnızlığım ne aldı bilemem ama bir hayli bir şeyler kattı bana. Aklım erdiğinden beri çantamı alıp tek başıma bir yerlere giderim. Kulağa çok havalı gelirdi ilk zamanlar, bilmiyordum bir yerden kaçmanın kurtulmaya yetmediğini. Ama şimdiler eve erzak alışverişi yapmak kadar olağan geliyor benim için. Ruhumu doyuruyorum yalnız gidişlerimde. Ansızın duruyorum. Ansızı yürüyorum. Soran eden yok. Keza neden olsun ki? Bazı sohbetlere tanık oluyorum ; sonra kendime bakıyorum , o kadar çok yalnız kalmışım ki, o kadar çok yalnız yaşamışım ki bu olağanlaşmış bende. Biriyle uzun süre zaman geçirmek tahayyül edemediğim bir hal oluvermiş. Unutmuşum. 

Benim varım yoğum yalnızlığım kalmış. Bazı zamanlar seven oluyor yalnızlığımı. Bazı zamanlar sempatik bulmuyorlar. Bazen ukala oluyor yalnızlığım, bazı zamanlar çok mütevazı. Bazen beni tatmin ediyor yalnızlığım , bazen aç uyuyorum. Ama her adımım da hatırı var onun.Varlığın da yokluğunda yanılsama olduğunu gösterir bana. Bir işi yalnızken de seviyorsan yapıyorsan ondan haz alabildiğini, tutkunun gündelik heveslerden uzakta da var olduğunu, öz'ün sadece sen olduğunu, kimliklerin reklam panoları olduğunu hatırlatır bana...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder