12 Ağustos 2020 Çarşamba

Bilirdim. 
Eskiden... 
Bir çok şeyi, uçanı kaçanı, kim kolpa kim sağlamı,
Ne iş yapılır ne iş yapılmazı, ne sevilir ne sevilmezi. 
Hepsini sıralardım bir bir.  
Bilirdim şahı, şahbazı, köye düşmüş kurnazı,
hafızı ya da hırsızı. 
Gözünden tanırdım hayırsızı... 
Dostu da, kardeşimi de, özü de bilirdim sözü de.

Bir sabah unuttum hepsini. 
Bir sabah, götürdü bütün bildiklerimi. 
Güneş vurdu yüzüme kamaştı gözüm, ben gölgeye geçene kadar kaçmış gitmiş bütün bildiğim. 

İki kelam edeyim dedim gidenin arkasından, beylik laflarım da kalmamış. 
Atıl kalmış bildiklerim. 
Bildiklerim yenilmiş zamana... 
On dönüm bostanı olan Osmanlar gibiymiş doğrularım, 
Eğrilerimin başı daha dik kalmış- ki hiç böyle bir dertleri yok iken-. 

Bildiğim ölmeme yetmemiş. 
Uyandırmış beni bir sabah bilmediklerim. 


Neyi bilmediğimi de bilmiyorum şimdi. 
Neyi bildiğimi zaten... 

Bütün hatırları tek tek saymışım, 
Bütün yorduklarıma bir bardak su vermişim, 
Bütün kızdıklarıma ağlamışım, 
Bütün sevdiklerimi;
Sevmeyi...
Sevmeyi de bilirdim eskiden. 
Şimdi gelse keşke sevmek,
Otursa, onunla da meşk etsem, 
Vardıysa bir görmediğim onu bana dese. 
Değse kalbime, yaşadığıma değse...
 
Bu sefer de bana öğretse, 
Hayatta bir şeyin bilinmeyeceğini, 
Ön görünün yılbaşı çekilişi olduğunu,
Dalgayı, suyun taşıdığı nice heyecanı, 
Rüzgarın, teknolojiden daha hızlı seyrettiğini, 
Coşkunun insana gün içinde yüz dört bin kez uğradığı,
Bütün meraklarını göğsüne sorman gerektiğini...

Eskiden sandığım her şeyi bilirdim, 
Ama sandıklarım da eskimiş. 
Şimdi ise her şeyi yeniden seyrediyorum, 
İnsanları yeniden dinliyorum, 
Reddettiklerime koşup koşup sarılıyorum, 
Sustuklarımı bağırıyor,
Durduklarımı yaşıyorum...

Niyetim kalbin durana dek atması,
Benim de bu durumun ne kadar muhteşem olduğunu unutmamam...
Tüm sevgilere selam olsun. 
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder