11 Ekim 2018 Perşembe

Sevemedim.


Kendi yaptıklarımı sevmediğim gibi sevmedim seni
Sanki oluşurken kimsenin önüne geçemediği bir ahraza dönüşüyordu yaptıklarım.
Her daim -sanki bir tek benim gözüme batan- zımparalanmışlık hali. 
Lükse çalan parlaklıktan yoksun.
Sorsan hepsi içinde, dışarısı baş ağrısı gibi.
Veyahut üzerinde kendimi pazarlayacağım üstü açık araba gibi gelmedi bana seni sevmem ya da yaptıklarım. Şıksa bile kendinde kalsın istedim. 

Seni sevmede ki hissiyatla ,kendi yaptıklarımda ki hissiyat çok benzeşiyor.
Belki de bu yüzden ; yaparken sevmediğim ne varsa kimsenin görmediği , bir bir okuyorum sende.
Onaramadığım arızalarım gibisin. 
Onarmak için de uğraşmıyorum hani. Onlarda benimle yaşıyor, bir odayı ona vermişim. Salon ortak. 
Neden onarmak için uğraşmadığımı sorma bana ; her şeye bir neden arama çılgınlığı aldı başını gidiyor.
Şimdinin bilgileri , süpermarketlerdeki indirim gibi. Ortalarda diye alıp , üç kuruşunu da ona harcayıp eve geldiğinde  niye böyle tuttu diye incelediğin fişler gibi.
Daha bunu deşerim de, sonra konuşuruz neden ihtiyacını  şimdi zamanı değil...Sonra da.

Bir şeyin zamanı olduğunu belirleyebileceğimi sanmadım hiç. Zaman mevzusunda otoritenin insan olduğunu da görmedim bu yaşamışlığıma kadar. Etrafta beylik cümlelerle beni güldürenler çok oldu. Onların zaman hakkındaki telaşı ve bilgisi güzel bir kara komedi gibiydi, para vermeden izlediğim. 

Plan yaptığım zamanlar da oldu hayatımda ; kulaktan dolma sorulara cevap verdiğim de. Bir kaç bilir cümlem ağzımdan hapşırmak gibi çıktığında kendimi bir güzel benzettim. Çekici değildim ve etkileşmek bir yana dursun  ; yalnızlaştığımı hissediyordum. Cevaplarımın ne önemi var?  Ezber. 

Ezberleri sevmediğim gibi , sevmedim seni. Koşullu şeyler bana bir hayli saçma gelir. Rüyalarda görünen panjurlu evleri de saçma bulurum zaten. Saf , boya vurulmamış tahtanın kokusu özlüyorum, ağacın sesini...Keşke seni özleseydim. Belki bir kaç aksiyon yaşardık filmlik. Gerçi gerek de yok. Artık kimse sinemaya gitmiyor. 

Bütün telaşlarımın yanında bir hayli savruk olduğum için belki ,modern hayatların yanında düzenli sevemedim seni.  Önce kendi uğraşım vardı, kendi dertlerim; adına hayal deniyor şimdilerde. Belki arkama bir yaslansam, konforun tadına bir baksam , belki ütülü çamaşırı bir giysem çok sevecektim aslında.  
Ama kim bilir...

Belki de çok kavramı bana bolluk ifade etmiyordur. Belki de bu denli aç olmamızın sebebidir çokluk. Belki varlığın çoklukla bir ilgisi yoktur da yokluğun üstünü örttüğü için çokluk, biz "iyi ki varız" diyoruz birbirimize. 
Belki de buğday ambarında olduğu için aç kalmıştır tavuk.  Belki de eşeğin aklına karpuz kabuğunu yemek düşürüldüğü için görememiştir gemilerini...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder