15 Mart 2015 Pazar

Duygusuzluktan.

Duygusuzluktan hastalanıyoruz. Kimi gripler hissizlikten. Vücudun besin kaynağı bazen değişebiliyor. Biz bunu öngörmeyip basıyoruz mandalinayı limonu bünyeye. Ya da o ne idüğü belirsiz hapları kullanıyoruz. Vücudumuza tanımadık tamirciler davet ediyoruz. Sürekli bir tadilat hali. Bozuk yapılar gibi…
Görüp eleştirdiğimiz ne varsa şehir yaşamında bir bir üzerimize giyiyoruz. Gecekondulara söylenirken kendi  çarpık kentleşmemize hiç kusur bulmuyoruz. İçimizdeki inşaların betonuna, tuğlasına bakmadan ha babam ucuz iş gücüyle çalıştırıyoruz paralı ilişiklerimizi. Olmayışı başka bi olmamışlıkla örtüyoruz. Sonra bir araya geldiğimizde  "Yaşanmaz artık burada! Her yer beton oldu " demekten de geri kalmıyoruz.
Kendi içimizdeki oksijenimizi yitirip, ağaçlarımızı kesip bir bir kurutuyoruz fikirlerimizi. Kimi insanlar içindeki yeşilden vazgeçerken başka bir yeşile sarmalanıyor. Onunla geçiştiriyor nefessizliğini. Kimi ise kör kütük oluyor anason kuyusunda, kendi çalıp kendi söylüyor. Kuyuda sesi kendine döndükçe, kendini kalabalığın içinde zannediyor.  
Sustu mu korkuyor, konuştu mu kızıyor…
Ne yaparsa kendine yapıyor.
Bazı zamanlarsa kadercilik yapıp vahlanmaların arkasına sığınıyoruz. Keşkelere sırtı dayayıp oturduğumuz yerden söylene söylene tüketiyoruz vitaminlerimizi. Yapmak yerine o kadar konuşuyoruz ki duvar kesiliyoruz kendi derdimize. 
Son kertede yıkım hekimlerine, danışmanlara gelince birden kaplan kesilip kendimizin kıymetini biliyoruz bilmesine de kendi kurduğumuz dengesiz yapıları savunacak bir umut kalmıyor içimizde. İnanamadığımızdan savunamıyoruz da…
Bütün hastalıklar kendimizden. Duygusal eksikliklerimizi vücut başka türlü dışa atıyor. Mevsimsel durumlar değil. Öyle ki mevsimler de artık kendinde değil...

2 yorum:

  1. Grip oldum. Ve bu yazın benim için doğru tespit. Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Grip oldum. Ve bu yazın benim için doğru tespit. Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil